Seyahat sektöründe inovasyonun geçmişi ve geleceği!

 21 Ocak 2021, 12:17

Korona pandemisinde en olumsuz etkilenen sektörlerden biri kuşkusuz seyahat sektörü. Bu kriz sektör için yeniliklere yol açabilir mi sorusunu kendimize sorup, geçmişte yenilikleri ve gelecekteki olası inovasyon gelişmelerini sizin için derledik. Kemerleri bağlayın! GOOINN sizi evlerinizden alıp, dünya seyahatine çıkarıyor!

5 Temmuz 1841’de sıcak bir yaz Pazar sabahında Leicester/İngiltere’de bir yıl önce hizmete açılan tren istasyonunda bir kalabalık bir araya geliyor. 571 kişi Loughborough’ya şehirdeki sefalet ve alkol sorunlarından uzaklaşmak üzere bir Pazar kırsal gezisine katılmak üzere trene biniyor. Tüm seyahat sadece 10 millik bir mesafeye olacak, ancak farkında olmadıkları, seyahat alanındaki en büyük inovasyona tanıklık edecekleri. Genç girişimci Thomas Cook ulaşım, yemek ve hatta canlı müzik içeren ilk paket turu oluşturmuş ve 1 şilin gibi müthiş bir fiyatla (Pound’un 20’de biri) başarıyla satış yapmıştır. 1 şilinin bugünün değeri yaklaşık 5 Pound civarında.

Bu tarihten önce seyahat etmek her unsurunu kendiniz veya durumunuz varsa personeliniz tarafından ayarlanması gereken bir eylemdi, ancak Thomas Cook’la beraber artık hazır ulaşım, konaklama, yemek ve gezi gibi tüm seyahat ihtiyaçlarını birleştirip hazır olarak satış sunuldu. Bu kolaylık önce İngiltere’de sonra da diğer ülkelere yayılıp seyahatin geniş kitlelere açılmasını sağladı. Cook 1855 yılında ilk yurtdışı turunu İsviçre’ye gerçekleştirdi, ayrıca otel voucherları ve seyahat dergileri çıkararak müşterilerinin seyahat arzularını harekete geçirmesini de sağladı.

Seyahat etmek antik dönemden beri gerçekleştirilen, ancak o tarihlerde ancak varlıklı kişilerin gerçekleştirebildiği bir eylemdi. Ancak seyahatin daha geniş kitlere yayılması buharlı trenler ile mümkün oldu. İlk tasarlayanlar talebin daha varlıklı kitlelerden geleceğini öngörmüşler ve ağırlık 1.sınıf vagonlara verilmiş, ancak orta sınıfı adeta trenleri doldurmaya başlamıştı 19. yy sonlarında. Zamanla seyahat bir lüks olmaktan çıkmış ve alt mevkilerin oranı artmış, öyle ki tren yolcu sayısının %80’den fazlası 4. mevkilerden gelmeye başlamıştı.

2. Dünya Savaşı ile sekteye uğrayan seyahat hareketliliği 1950’li yıllarda tekrar artışı geçmiş ve esasen 1960’larda uluslararası paket turların çoğalması ile özellikle 1 yıl çalışıp 2 – 3 haftalık tatili iple çekenlerin en önemli özlemi haline geldi ve bildiğimiz anlamda turizm faaliyetleri oluştu. Tatil bir bakıma görevlerden azat olmadır ve iş hayatı ile tatil kesin çizgilerle ayrılmıştı.

Seyahat sektörü özellikle pazarlama alanında dijital enstrümanları çok iyi kullanıyorken, inovasyon çalışmalarında durum farklı. Büyük işletme oranının azlığı, seyahat ürününün gerçek zamanlı olması ve çok karmaşık çok paydaşlar olmasından dolayı, seyahat sektörü inovasyon alanında diğer sektörlere nazaran göreceli daha dezavantajlı. Marjların küçülmesi de inovasyona, yani gelecekteki başarıya, odaklanmayı zorlaştırıyor. Tüm bunlardan dolayı seyahat alanında faaliyet gösteren şirketlerin, genel olarak kurumsal bir inovasyona stratejisine ve yapılandırılmış bir inovasyon sürecine sahip olmadıkları görülüyor.

Yenilikler genelde kişisel çaba, rakip veya başka paydaşlardan esinlenilen fikirlerin hızlıca test edilmeden sunulmasından oluşuyor. Seyahat sektöründeki inovasyona örneklerde oteller öne çıkıyor, genelde donanım ve teknolojik inovasyonlarla misafirler için daha iyi deneyimler sunulmaya çalışılıyor. Örneğin Viyana’da bir otelde akıllı telefon ile oda kapısı açılabiliyorken, duvarlarda ışıklı yönlendirmelerle odanızı daha kolaylıkla bulabiliyorsunuz.

Korona günlerinde evden çalışma ile iş/özel hayat ayrımı iyice iç içe geçmeye başladı. Son ayların getirdiği zorluklar, seyahat sektörü paydaşlarını yaratıcı çözümler üretmeye zorladı. Otel odalarını ofislere çeviren oteller olduğu gibi, evden çalışmak yerine bir tatil tesisinde konaklayıp, odadaki hızlı internet ile çalışıp, mesai sonrası diğer misafirlerle tanışma veya etkinliklere katılma imkânı sunan paketler “worcation” olarak sunulmaya başlandı. Kalktığı havalimanına geri dönen ve sadece hasret kalınan uçuş deneyimini tekrar yaşamak isteyenler, ilk seferleri doldurdu.

Japonya’da bir şirket, toplantı odasında uçak koltuklarında oturan ve hosteslerce servis edilen ikramları iştahla tüketilen, büyük ekranda uçuş hissi verilerek, seyahat deneyimini çok daha ucuz ve konforlu biçimde simüle etmeye çalıştı. Müzeler sanal deneyimler sunarken, bazı destinasyonlar konaklama, ulaşım, yemek, etkinlik ve bisiklet kiralamaya kadar bir tatilin tüm unsurlarını bir arada sunan siteler oluşturdular. Kendi araçları ile daha yakın destinasyonlara seyahatler daha çok tercih edilebileceğinden, daha yerel bir turizm anlayışının, iklim değişikliği tehdidi nedeniyle, korona sonrası da gündeme kalabileceği unutulmamalıdır.

Gelecek geçmişin devamı olmak zorunda değil, doğru bir strateji ile birçok fırsat yaratılabilir. Thomas Cook’un kurduğu seyahat şirketi 2019 yılında konkordato ilan ettiğinde, sektöre inovasyonla ilgili sürekli ihtiyaç duyulan bir strateji olması gerekliliğini, gözler önüne serdi. Bunun için en başta inovasyon vizyonu ve stratejisi oluşturulmalı, şirket için en uygun inovasyon süreci tasarlanmalı, şirket için bilgi paylaşımı ve takım ruhu geliştirilmeli ve gerekli kaynaklar ayrılmalı. Bu temel atıldıktan sonra bilgi transferine uygun iş ortakları ağı geliştirilmeli, müşterilerden daha anlamlı bilgilerin toplanma yolları ve içgörü üretim rutinlere oluşturulmalıdır. Şirketin güçlü kasları tespit edilip, özellikle daha global ölçekte daha iyi değerlendirebilmenin rotaları çizilmelidir. Ayrıca elbette teknolojik boyutta da doğru araçlar seçilmeli ve değer katacak şekilde kullanılmalı.

Uzmanlar seyahat sektöründeki en büyük teknolojik etkiyi yapay zekanın kullanımının yaygınlaşmasında görüyorlar. Botlar müşteri ile iletişimin omurgasına dönüşebileceği unutulmamalı. Bu teknolojinin seyahat çalışanların uzmanlığı ne ölçüde doldurabilecekleri merak konusu, ancak her durumda misafirine dokunabilen ve belki henüz kendisinin bile farkında olmadığı problemleri tespit edip çözebilen oyuncular bu yarıştan kopmayacağından emin olabiliriz.

Diğer yandan son yıllarda ortaya çıkan, ancak henüz tam anlamıyla müşterilerce benimsenemeyen sanal gerçeklik, örneğin günümüzde 3 – 5 dolarlık gözlüklere cep telefonu konarak bazı sitelerdeki 360derece seyahat videoları izlenebiliyorken, çok az kişi bu imkânı kullanıyor. Bu teknolojiyi değer katacak şekle sokabilen şirketler önemli bir avantaj elde edebilir, fizidalizasyonun yani fizikselin dijital alanla birleşimi kavramı ileride daha sık duyacağımızı öngörmek zor değil.

Tatil destinasyonunu gitmeden sanal yaşamak, hatta zamanda yolcuk deneyimleri bu tarz uygulamalar ile mümkün olabilir. Bilişim teknolojileri de yeni ufaklar açabilecek, yürüyeceğiniz yönü ayakkabınızdaki sensörlerin titreşimleriyle sizi odanıza, havaalanında doğru kapıya veya müzedeki sizin için en ilginç objeleri yönlendirdiğini hayal edin.

Unutmayalım neredeyse her hayal edilebilen yapılabilir, yeter ki merak edip doğru yere bakmasını bilelim ve fark yaratacak olan farkları keşfedelim ve başarısızlıklardan korkmamayı öğrenelim. Bir anlamda panik modundan yaratıcı moda geçelim.

Gürkan ErolGOOINN Senior Consultant